Av. Ç. Tuğberk GÜRCAN
Av. Ç.  Tuğberk GÜRCAN
ctugberkgurcan@gmail.com
Anayasa ve Yasalarda Kadın ile Erkek Eşittir
  • 29 Eylül 2024 Pazar
  • +
  • -

Kadın Hukuku’na giriş ve Kadın Hakları’nın Tarihsel Gelişimine dair yazılarımın ardından Anayasa ve Yasalarda Kadın Erkek Eşitliği yazısını kaleme almayı planlamıştım. Ancak maalesef gündemimizdeki içimizi sızlatan haberlerden sonra Kız Çocuklarımıza yönelik bir yazı kaleme almanın daha önemli ve anlamlı olduğunu düşünerek bu yazımı ertelemiştim. Şimdi sizlerle gecikmeli olarak Kadın-Erkek Eşitliğinin Anayasal ve Yasal çerçevelerini açıklayarak inceleyecek ve bu çerçevelerin uygulanabilirliğini değerlendireceğiz.

Kadın-Erkek eşitliği, toplumsal adaletin ve bireysel hakların temeli olarak kabul edilen bir ilkedir. Anayasa ve yasalarda bu eşitliğin sağlanması, toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik eden bir hukuk sisteminin oluşturulması açısından kritik bir öneme sahiptir. Anayasa her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de en temel ve önemli yasalar bütünüdür. Bireylerin egemenlik hakları ile birlikte devletin yönetim biçimini de açıklamaktadır. Ve Anayasamız toplumsal eşitlik ilkelerini de içerine göre hazırlanmıştır.

Örneğin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. maddesi, tüm bireylerin yasalar önünde eşit olduğunu belirtir ve cinsiyet ayrımcılığına karşı koruma sağlar. Bu maddeye göre: “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” Bu madde, devletin cinsiyet eşitliğini sağlama yükümlülüğünü vurgular. Ancak, anayasal düzenlemelerin etkinliği, uygulama ve denetim mekanizmalarının ne kadar güçlü olduğuna bağlıdır.

Kadın-Erkek eşitliği, yalnızca hukuki bir ilke değil, aynı zamanda sosyal bir gerekliliktir. Bu bağlamda, Anayasa’nın yanı sıra, ilgili yasalarda da eşitlik ilkesinin uygulanması büyük önem taşır. Türk Medeni Kanunu, cinsiyet eşitliğini pekiştiren önemli bir adım olmuştur. Bu yasa, kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğunu ve toplumsal hayatta eşit şekilde yer almaları gerektiğini vurgular. Ancak, bu yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi, sadece kağıt üzerinde kalmamalıdır.

Bununla birlikte, kadınların haklarını korumak ve cinsiyet eşitliğini sağlamak amacıyla çıkarılan yasaların etkinliği, toplumsal algılar ve kültürel normlarla doğrudan ilişkilidir. Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık, hala ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Kadınların ekonomik, sosyal ve politik hayatta daha aktif bir rol alabilmeleri için toplumsal bilinçlenmenin artırılması ve bu konudaki yasaların etkin bir şekilde uygulanması şarttır.

Özellikle, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Hakkında Kanun (daha sonraki yazılarımda çok detaylıca ele alacağım bu kanunu), kadınların korunması için önemli bir yasal düzenleme olarak öne çıkmaktadır. Ancak, bu kanunun uygulanabilirliği, yerel yönetimlerin ve adalet sisteminin bu konuda ne kadar kararlı olduğuna bağlıdır. Kadınların haklarını savunan sivil toplum örgütleri de, bu yasaların uygulanmasında önemli bir rol oynamaktadır.

Anayasa ve yasalardaki eşitlik ilkeleri, yalnızca kadınları değil, tüm toplumu olumlu yönde etkileyecek bir dönüşüm sürecinin temelini atmaktadır. Cinsiyet eşitliği, toplumsal barışın sağlanmasında ve ekonomik kalkınmanın hızlandırılmasında hayati bir öneme sahiptir. Bu nedenle, hem devletin hem de bireylerin bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak, Kadın-Erkek eşitliği, Anayasa ve yasalarda sağlam bir şekilde yer almasına rağmen, bu eşitliğin hayata geçirilmesi için toplumsal bir değişim ve bilinçlenme süreci gereklidir.  Kanunlarımız, Kanun koyucular tarafından her ne kadar tüm önlemleri alacak şekilde düzenlenip Kadın-Erkek eşitliğini sağlar görünse de bu kanunları asıl güçlü kılacak şey onların uygulanması ve denetim mekanizmalarının kuvvetli olmasına bağlıdır. Bu da yine bizleri, Kadın haklarının güvence altına alındığı ve cinsiyet eşitliğinin ancak tam manasıyla sağlandığında sürdürülebilir bir toplum yapısına ulaşacağımızı göstermektedir. Bu çerçevede, Kadın Hakları mücadelesinin güçlendirilmesi, tüm bireylerin ve toplulukların ortak sorumluluğudur.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?