Av. Ç. Tuğberk GÜRCAN
Av. Ç.  Tuğberk GÜRCAN
ctugberkgurcan@gmail.com
Kadın Hakları’nın Tarihsel Gelişimi
  • 28 Ağustos 2024 Çarşamba
  • +
  • -

Öncelikle, ilk yazımın ardından aldığım yorumlar ve gelen tebrik mesajları ile ne kadar doğru bir platformda ne kadar güzel bir okuyucu kitlesi ile buluştuğumu fark etmemi sağlayan herkese çok teşekkür ediyorum. Umarım topluma ve bizlere faydası olacak nice yazılarla karşınızda olmaya devam edeceğim. İlk olarak değinmiş olduğum Kadın Hukuku’nun genel bir girişinin ve çerçevesinin ardından; bu yazıda tarihten günümüze gelene kadar ‘Kadın Haklarının Toplumdaki yeri ve kazanımlarının’ süreçlerine beraber kısaca bir göz atalım.

Kadın Hakları’nın ve Hukuku’nun kendini ayrı bir hukuk alanı olarak kabul ettirmesi tabii ki hiç de kolay olmadı. Kadına dair kazanımlar tarihsel süreçte incelendiğinde çoğu zaman (devrin önderi Atatürk hariç) bir erkek eliyle ve yardımıyla da değil, bizzat kadınların kendi mücadelesi, çabası ve direnişi ile kazanıldı. Peki tarihte kadınların haklarını elde edişini incelemeye kalkarsak nelerle karşılaşacağız, gelin bu yazımda buna birlikte bir bakalım.

İlk olarak Antik Dönem’de bize yakın bir coğrafya olan Antik Mezopotamya ve Mısır’da ilk akla gelen özellikle Hammurabi Kanunları oluyor. Oradaki yasal metinlerde bile kadınların belirli hakları olduğunu görüyoruz ancak bu haklar erkeklerle kıyaslandığında sınırlıydı. Antik Mısır’da ise kadınlar mülkiyet edinme, boşanma ve miras hakkı gibi bazı hukuki haklara sahipti, ancak toplumsal roller genellikle kadını ev içi ile sınırlı kılıyordu.

Antik Yunan’da kadınlar genellikle evin içinde kalırdı ve kamusal hayata katılımda sınırlıydı. Roma hukuku’nda ise kadınlar, belirli mülkiyet haklarına sahipti, ancak aile ve toplumsal yaşamda erkeklerin gözetimi altındaydılar. Roma hukuku’nda, kadınların toplumdaki rolleri, evlilik ve miras hukuku açısından önemli düzenlemelere sahipti.

Orta Çağ Avrupa’sına gelindiğinde kadınların hukuki statüsü büyük ölçüde feodal sistem ve dini normlar tarafından belirleniyordu. Kadınlar genellikle evlilik ve miras yoluyla ailelerinin mülkiyetine dahil olurdu. Ancak, bazı bölgelerde kadınlar manastırlarda eğitim alabilir ve kendi mülklerini yönetebilirlerdi. Bu dönemde kilisenin kadına sınırlı bir ölçüde hak tanıdığını görebiliyoruz.

Peki kendi tarihimize baktığımızda Osmanlı Hukuk Sistemi’nde kadın haklarının yeri nasıldı? Şeriat (İslam hukuku) ve örfi hukuk karışımına dayanıyordu. Kadınların miras hakkı, boşanma ve mal varlığı üzerinde bazı hakları vardı, ancak bu haklar sosyal ve dini normlar tarafından kısıtlanıyordu. Yani Orta Çağ benzeri bir yaklaşım ile dinin etkisi ile bir çerçeve çizilen ve sınırlanan kadın haklarını görüyorduk.

19. Yüzyıl’a bakacak olursak artık Modern Dönemde Kadın hakları hareketi birçok batı ülkesinde ortaya çıkmaya başlamıştı. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık’ta kadınların oy kullanma hakkı, eğitim ve çalışma hakları için mücadele başladı. Bu dönemde kadın hakları savunucuları, hukuki eşitlik ve sosyal reformlar için önemli adımlar attı. Bunlar kadın erkek eşitliğine gidilen yolda tarihteki ilk büyük adımlardı.

20.Yüzyıl başlarında ise kadınlar için oy hakkı ve iş gücü hakları gibi temel hukuki haklar kazandı. Birçok ülkede, cinsiyet eşitliği ile ilgili yasalar kabul edildi ve kadınların sosyal ve ekonomik hakları genişletildi. Bu dönemde ayrıca, kadınların cinsellik, boşanma ve şiddet gibi konularda hakları da güçlendirildi.

Günümüz 21. Yüzyıl; ‘Kadın hakları’ global ölçekte önemli bir konu olmaya devam ediyor. Birçok ülkede cinsiyet eşitliği yasaları yürürlüğe girmiş ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele eden Uluslararası Anlaşmalar ve Örgütler kurulmuştur. Ancak, kadınların eşit haklara sahip olması için hala birçok alanda mücadele edilmekte ve kadınların iş gücüne katılımı, siyasi temsili, aile içi şiddet ve eşit ücret gibi konularda ilerleme kaydedilmeye de devam edilmektedir.

Tarih boyunca görüleceği üzere Kadın hukuku’nun gelişimi, toplumsal değişimlerle yakından ilişkilidir ve bu süreç, toplumların eşitlik anlayışlarının bir yansıması olarak değerlendirilir. Biz her ne kadar dönemleri ve yılları bir çırpıda saysak da bütün bu kazanımların yüzyıllara yayıldığını ve ne kadar büyük zorluklarla nelere mal olarak elde edildiğini biliyoruz. İşte bu doğrultuda yüzyıllarca süren bir mücadelenin kazanımı olan ‘Kadınların’ haklarının bilincine iyice varması, hayatın her alanına kendi gücü ve aklını yayması ve bunların tekrar elinden alınmaya çalışılacağı her türlü uygulamaya direniş göstermesi gerekmektedir. Trafikte, iş hayatında, siyasette, sanatta ve sporda hayatın her anında haklarının ve gücünün farkında olan Kadınlar görmek dileğiyle…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?